Ben’den İbaret

12 Aralık 2013 Perşembe



Çözmeyi sevdim ancak sevmeyi çözemedim hiçbir zaman. En muallak anlarda kalbimden mideme hızla atılan okların acısını bilemedim ben. Oyuncağını kaybetmiş çocuk misali bağıran aklımdan şüphe etmeyi beceremedim. Yanağımdan göğsüme damlayan hislerimi anlayamadım çoğu zaman. Gözlerimle sarılırdım insanlara, anlamazlardı.. Gözlerimde ne hülyalar dans ederdi göremezdim.
En yakına uzakken en uzağa yakın olmanın acısını kurguladım hayalhanemde. İnsandım, acı çekerdim. İnsandım, acıyı severdim. Bir nağme çınladı penceremden içeri ansızın. “Anla” diyordu, anla ki acının anlamı olsun.
Sezerdim insanları, sezerdim insanlığı. Dilerdim ki merak etsin ve kucaklasın havsalamdan sızan mana ışınlarını. Merak etsin ve ben de ona diyeyim “Senim ve bensin!”. Ama ilkel duygularının esiri olmuş ruhlar insanlığı görmezlerdi, insanlığı sevmezlerdi. İnsansa kendilerinden ibaret değil miydi?
Her arayışta siyaha boyandı aynamın bir tarafı. Arayışlarım ben’imi dallarına mı hapsetmişti ne? Benden uzak kaldım zannıyla ben’de tutsak kalmıştım. Nerede bütün renkler, nerede bütün insanlar, nerede ben’i sevenler? Ve ben, neredesin?
Acı mı demiştim? Acıyı ben hiç görmemişim. Acı ki uyurken yanmak, yanmadan ölmekmiş. Gündüzleri yıldızların hayalini kurarken güneşi ülfete kilitlemekmiş.

Renge perestti ben. Renklerin sahibini bilmezdi ben.
Gölgeydi ben. Ve Güneş’İ küçümserdi ben.
İnsanlar bıraktılar tek tek beni yalnızlık dehlizinde. Yalnızlık dehlizi soğuk ve karanlık. Karanlık ve siyah… Karanlık kapladı her yanımı, acizlik kesti ben’in dallarını, hiçlik öğretti Güneş’i ve aydınlığı. Elhasıl hiçlikle tanıdım nihayetsiz acıyı, hiçlikle anladım mutlak yaratıcıyı…



Kahverengi Gözlüklü Küçük Kız

26 Kasım 2013 Salı

Kahverengi gözlüklü küçük kız kalp kutucuğundaki büyütülmüş hayallerinin hepsini siyaha boyayıp fikir nehrine salıverdi. Tek bir eylemsizliği yetmişti siyaha boyanmasına bütün hayallerinin. Sanıyordu ki eğer kurtulursa karanlıktan aydınlık kabul edecek ruhunu. Bütün kelimelerini anlamsızlık zarfına koyup gömdü verimsiz sanılan zaman toprağına kurtulmak için baş sancılarından. Bu kadar olumsuzluk ekinin sebep olduğu ruh sancısıyla ne yapacağıysa muammaydı.

Ancak tesettür toprağı altında akıl suyuyla neşvü nema bulan kelimeler filiz vermeye başlayınca anladı hatasını. Kelimeler çürümüştü, kelimeler durmuyordu, kelimeler sabırsızdı, kelimeler bulunmuş kayıptı. Kelimeler azatlı köle misali geri dönüyordu sahibine.

Kahverengi gözlüklü küçük kızın midesinde kelebekler uçuşuyordu. Yerlerinin darlığından sıkıldıklarından dudaklarına kilit vuran kıza manalı bir öfke duyuyorlardı. Kelebekler özgür olmalıydı, özgürlük kelebeklerin hakkıydı. Öfkeli kelebeklerin acı namındaki hareketlerine dayanamayan küçük kız ah çekince dili kurtuldu suskunluk mahzeninden. Kelimeler yeşillendi, hür kelebekler uçtular gökyüzüne.

Küçük kız korktu. Küçük kız ağladı. Küçük kız artık kahverengi gözlüklü değildi. Kalabalıkla çarpışan ferd manen ağır yaralı olarak hastahaneye kaldırıldı. Anıların söylediğine göre kahverengi gözlükler parçalanmış o hengamede. Kazanın sebebiyse ferdin ruh sancısı sebepli dikkatsizliğiymiş.

Bu küçük kızın kelimelerine kavuşmasının kurgusuz masalıydı. Peki ya senin yaralıyken ölü numarası yapmanın, gülerken ağlıyor olmanın hikayesi nedir?


Gerçeğe sırıtan masallar yazılırken her hikaye yazılmaya değer değil midir?

21 Mart 2013 Perşembe

   
   Hüznün Şarkısı

    Bir şarkı kadar yakınız mutluluğa ve bir şarkılık mesafe var hüzünle aramızda. Ne zaman eskilerden bir şarkı dinlesem sanki arada yaşanan yıllar kifayetsiz kalıyor ve bir anda geçmişe , tam da o şarkının bana anlamlı geldiği yıllara dönüyorum deyim yerindeyse hüzne boğuluyorum ya da kendimi boğuyorum.

     Her ne kadar büyüdüğümü daha da olgunlaştığımı düşünsem de bu  bahsettiğim şey pamuk  ipliğine bağlı. Yılların verdiği  olgunluğu üç dakikalık bir zaman   götürüyor ve  ellerime bakıyorum hala eski beni görüyorum .  Sanki büyümek denen şey yokmuş gibi geliyor. İnsanlar sadece büyüdüklerini söylüyorlar ama aslında  kendilerine yalan söylüyorlar.

     Son bir yıl içinde  türlü türlü ayrılıklar yaşadım . Annemden kardeşten babadan , kardeşten öte bir arkadaştan ayrı düştüm. O zamana kadar yaşadığım her acı bir anlamda  anlamsızdı çünkü hiç bir zaman tek kalmamıştım.

      Bir anda yanlızlıkla tanıştım. İç buruklukları  içinde uyumayı öğrendim. İyiyim demeyi öğrendim her ne olursa olsun.. Ve etrafıma baktığım da herkesin aynı olduğunu gördüm. Ayrılık acısından kıvranan yüzler gördüm. Bunu unutturmak için çırpınan bedenlerle karşılaştım. Aynı acıyı farklı tasvir eden insanlar gördüm. Antidepresanla duygularını uyuşturanlarla tanıştım.

   
       Her yaş ayrı acılarla beraber geliyor. Ve bunlarla yaşamayı öğrendiğimiz anda başkalarıyla yüzleşmek zorunda kalıyoruz. Çünkü  bir imtihanın içindeyiz ve sadece son nefesimizde geçecek acımız eğer sabredebilirsek acılarımıza isyan etmemeyi , bunlarla beraber yaşamayı öğrenirsek.
      

      
         
 

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
Blog contents © Hayal Kutusu 2010. Blogger Theme by Nymphont.